Veli Ağa 9 çocuklu bir ailenin babası idi. Selanik Bedestenindeki az sayıdaki Türk Esnaftan biri idi. Tek oğlu Talip, Askeri Okul öğrencisi idi.
Veli Ağa, oğlu esnaf olsun istememişti. Gelecek günleri hissediyordu. Balkan ayaklanmaları başladığında bir öğle namazı çıkışında Hamza Bey Camii kapısında sırtından vuruldu. İsyanın evlerine yansıması daha acımasız oldu. Ev halkı hemen öldürülmedi. Evlenmemiş olan 3 kızı tek tek öldürüldü.
Her biri evde altın ve kıymetli ne vardır diye ayrı ayrı işkence edilerek, tatil için ailesini ziyarete gelen tek oğlu ise bir ağaca bağlanarak 3 gün boyunca işkence edilerek öldürüldü.
Eşi ise konuşması için oğlunun işkencesi izlettirilirken ödü patlayarak öldü. Diğer 3 kızı tecavüze uğramamak için evin su kuyusuna atlayıp ölmek için intihar etmek istediler. İlk atlayan kız çocuğu alta kaldığı için orada öldü, diğer 2 kız kardeş 6 gün o kuyuda ölen ablaları ile ölümü beklediler.
Yardıma gelenlerin tesadüfi bir sesi ile kurtulup Eski Cuma’ya uzaktan akrabalarının yanına sığındılar. Orada en küçük kız kardeş Bahriye Nazmiye Türk Komitacısı Selanikli Ahmet ile evlendirildi. Kocası oğlunu göremeden Bulgar Çeteleri tarafından şehit edildi. Oğluna Fahrettin adını verdiler.
Fahrettin’in anlamı dinin övünç kaynağı demekti. 2 sene içinde abisinin askeri okuldan sınıf arkadaşını tesadüfen görmesi ile tekrar evlendi. Yaşanacak yer kalmamıştı, artık anavatan Anadolu’nun Kurtuluşu söz konusu idi. Oradaki mücadeleye inandılar, önce birlikte İstanbul’a, (dedem İstanbul’a gelişlerini ve hayal meyal gördüklerini hep anlatırdı) oradan cephe günleri, ağaç kökünden yemek yapıp, cepheye destek için her şeyini ortaya koyma günleri ardından kurtuluşu sonrası 1923’de İzmir’e yerleşme. 1935’de Akhisar, 1962’de İstanbul.
O ufak kız Bahriye Nazmiye annemin babaannesi, benimde NENEM’di. Fahrettin ise DEDEM. NENEM, ailesini anlatırken ilk 15 saniye hep susar, başını gökyüzüne kaldırıp fısıltı ile konuşur, duası bitince lafa başlardı.
NENEM vatan için cefa çektik demezdi, ona göre vatan için cefa çekilmezdi. Vatanı için yapılan her şeyi görev bilirdi.
Şimdi bu insanlar “Ezik” öyle mi?
Bu ödenen bedeller gibi onlarcasını yaşamış insanlara bu kelime konuşulur ise utanma ve hayayı nerede arayacağız?
Siyaseti kim nerede, nasıl yapıyorsa yapsın.
Memleketlilik ve hemşerililik gibi konular, siyasetin çok üzerinde, hepimizin zenginliği olan ve ortak saygı duymamız gereken kavramlardır.
Öyle değerlerimiz vardır ki; sulandırmaya, üzerine imaya, hataya ve gafa gelmez.
Kimse böyle bir söylemi ağzına alamaz.
Alırsa; ona sen kimsin diye sorarlar?
Hayatını Türk Bayrağının kutsallığına vermiş, inancı için hayatını hiç etmiş insanlar için kimse ağzını böyle bomboş açamaz. Herkes haddini, huyudunu bilmelidir.
Bu resim Selanikli Bahriye Nazmiye’nin her Cumhuriyet Bayramı Taksim Anıtında hemşerisi Selanikli Mustafa’ya ziyaretindendir. Evimizin en baş köşesinde bizimledir.
Nenem,
Sen rahat uyu, nur yüzlüm, ruhun sakın incinmesin.
Benzer İçerikler
Vasi: Koruma ve Rehberliğin Anlamı
Devamını Oku...
Pelet Nedir? Enerjinin Yeni Yüzü
Devamını Oku...
En Güzel Cuma Mesajları, Resimli, Kısa ve Uzun Anlamlı Cuma Sözleri ve Duaları
Devamını Oku...
Maliyeci Fıkrası
Devamını Oku...