Çocukluğumda eski evimizde otururken birden bire tokanamızın (mutfak) yanına bir horoz kesilip inşaat başladı. Bu ev bize yapılmış. Amcamın evinden kendi hissemize düşen yere geçiyorduk, babaannemden kalan arsada. Yeni yapılan tuğlalı 2 oda ve eski tokana bizimdi. Ev yarım yamalak olunca eşyamızı 10 adım taşıdık. Yüklük, sedir filan fena değildi. Ben tokanayı daha çok seviyordum, çünkü duvarları bildiğimiz kara taş. Bizim evin dışı turuncu renkte duruyordu. Tuğlanın üstüne sıva yapılmamıştı.
Babam spor toto oynamayı çok severdi. Her hafta bayiden spor toto kuponları alınır ve babama getirilirdi. Çeşitli yöntemler dener ve “Bir gün seni tutturacağım toto, yokluğun belini kıracağım. Seray gibi evler alacağım. Bu evi de suvattıracağım” diyordu. Ev yapılırken galiba hem arkadaşlarından borç para almış, hem de bazı bölümleri borcuna yaptırmıştı.
Babamda kalp, ve siroz hastalığı mevcuttu. Malulen emekli olmuştu. Orta Anadolu fabrikasından mesaiden sonra bazen eve gelmez ve arkadaşları ambulansla hastaneye kaldırıldığını bize bildirirlerdi. Hastalık ve borcun zoruna babam çok huysuzlanmış ve evin sıvasını filan dert edip bir an önce bu durumdan kurtulmak istiyordu.
Annem de halı dokuyarak eve katkı sağlıyordu. Birgün okuldan geldim ki annem bir elinde halı makası ve öteki elinde halı tarağı olduğu halde bir adama yalvarıyor “Gardaşım, bizim evimiz satlık değil, efendim hastalığın zoruyla bunaldığından satlık yazmış. Sen bi daha buraya gelme” diyordu. Babam “BU EV SATLIK” yazmış ve sabah Camlı Köşk’e mesaiye!!! giderken hamurla duvara yapıştırmış. Adam gelip evi görmek isteyinceye kadar annemin de bu durumdan haberi olmamış. Kağıdı görse ne olacak ki, annemin okuması, yazması yok. Camlı Köşk Kayseri’nin en meşhur kahvesiydi.
Sabahcıydım, ertesi gün okuldan eve geldiğimde aynı adam babamla beraber gelmişler ve eve bakıyorlardı. Tabii annem bedduaları yağdırıyor. “Dün sana ev satlık değil demedim mi? Nasıl utanmaz adamsın ki taaa gidip Camlı Köşkte buldun adamı da eve musallat oldun. Bu ev sana hayretmez. Satmıyorum. Ben ilmek ilmek halı dokudum. Bebelerimi sokakta koymam”
Adamın verdiği fiyata babam razı olmadı. “Ölmüş eşşek arıyon, nalını mıhını sökmek için” dedi ve adam gitti. Babamla annem kavgaya tutuştular, ben komşuları çağırdım. Kavga bitti. Babam diyor ki “Borcu bir türlü bitiremiyorum. Sıvayı da yaptıramıyorum. Bari evi satayım, borcumu vereyim, kalanıyla da spor toto oynayıp tüm dertleri bitirip hayatımızı kurtarayım. Çocuklar büyüyor.”
Tüm komşu erkekler babamla bir odada, kadınlar da annemle öteki odadaydılar. Babam satlık ev yazısını yapıştırmayacağına, evde de kavgayı bitireceğine söz verdi. Komşular da el birliği ile dış cepheye sıva yapmaya söz verdiler. Annem komşularımızın müdahalesiyle evimizi satılmaktan kurtarmıştı.
Ev satılınca biz ne yapacaktık? Hangi mahalleye gidecektik? Bu sefer de ya kirayı ödemezsek ne olacaktı? Sonra o mahallede Şerife Hacanne gibi komşular olacak mıydı? Bayram sabahı yahniyi yarım yamalak yiyip 2.5 lirayınan ütülü mendil alacağım diye kapısına koştuğum Nuriye ablamı bir daha görecek miydim.? Bu mahallede bizim evimiz bir tane değildi ki, tüm evler bizim evimizdi. Gece uyumadan önce annemin halı tezgahı başındaki gözyaşları geliyordu gözümün önüne. Sessiz ve çaresiz nasıl da ağlardı. Hacı Ömer emminin dutu gibi bir dut daha bulmak kolay mı? Arkadaşlarımdan, okulumdan ayrılıp başka mahalleye gitmek ölüm gibi bir şeydi.
2-3 gün sonra Şerife Hacanne gilin dip tarafta oyunu bitirip eve geldiğimde evimize giren çıkan belirsizdi. Herkesin yüzü gülüyor ve benim de yanağımdan makas alıyorlardı. Tüm komşular bizdeydi. “Gözün aydın Hamdi ağa sonunda istediğin oldu. totoyu tutturdun. Şimdi bunun kuyruğunu düzeltmen gerek” diyen diyeneydi. Babam spor totoda 13 bulmuştu. Yani en büyük ikramiye. Mayıs ayındaydık, tüm komşular akşamları sokakta gruplar haline oturup sohbet ediyor ve çay içiyorlardı. Hamur tahtası üstünde taş veya kağıt oynanıyordu. Babam ertesi güne tüm komşulara çerez, baklava gibi sözler verdi. Babam sevincinden uyumuyor, devamlı hesap yapıyordu. İki kişi bilirse, şu, tek bilirsem şu gibi şeyler söylüyordu. Yani büyük ikramiyedeki paradan kendine düşecek pay üzerine ihtimaller sıralıyordu.
Annem ertesi gün halıcıdan avans almış. Çerez, baklava filan alınacak ve komşulara dağıtılacak. Hüznü paylaştığımız komşularımızla sevincimizi de paylaşacağız. Babam akşama tüm bu ikramları yaptırıp getirdi ve tüm komşulara bol bol dağıtıldı. Nasıl olsa babam alacağı parayla bu çerezlerin fabrikasını satın alırdı gelecek hafta.
Eskiden kontrol elle ve gözle olduğu için spor totodan ikramiye alacakların sayısı ve kaç lira alacakları ancak cuma gününe belli olurdu. Şimdi aynı gün kimin ne kadar ikramiye alacağı belli oluyor. Babam komşularımızdan zor durumda olanları anneme soruyor ve onlara listede para yazıyordu. Komşu ev halkıydı, hatta daha da ileriydi.
Cuma günü radyodan 19.00 haberlerinin ardından sunulan spor proğramında sonuçlar ilan edilecekti. Öteki sokaklarda bile babamın ikramiyesi konuşuluyordu.
Sonunda Cuma günü geldi tüm komşularımızla sokakta çay keyfi yapıyoruz. Haberler bitti , sıra spora geldi. “şimdi spor-toto genel müdürlüğünün bilmem kaçıncı hafta talihlileri ve ikramiye miktarları.. 13 bilen 628 kişi 81 er lira…..”
Koca sokakta çıt yoktu. Sanki sekiz kızın üstüne dokuzuncu kız dünyaya gelmişti. Babamın ve bizim, tüm komşularımızın hayalleri bir anda yok olmuştu. Annem halıcıdan 80 lira avans almıştı. Yani herşey bitmişti. Babam günlerce hiç konuşmadı. Üzüntüsünden hastaneye yatırdık. Babam Karaimam Mahallesinde Gülük camisi yolu üzerinde bakkallık yapmıştı. Tam çeşmenin karşısında Sokubaşına dönülecek köşe başında. Hastalanınca bakkallığı bıraktığı için o mahallede çok dost edinmişti. O dostlarından 2 kardeşin eski sanayide demir doğrama dükkanları vardı ve evimiz yapılırken pencere demirlerini filan bunlar sevaplarına vermişlerdi babama. Babam hastanedeyken, sokakta beni görünce babamı sordu. Hastanede olduğunu söylüyordum ki annem adamı gördü ve “…. abi nasılsınız” diye hatırını sordu. Adam spor totoyu duymuştu, annem olayları anlattı. Evin satılmaya çalışılması dahil her şeyi, ama her şeyi.
Babamı ziyarete gittiğimizde evimizin borçlarının ödendiğini, bir kaç güne kadar duvarımızın sıvası için sıvacıların geleceğini öğrendik. O babamın dostu amca bizimle konuştuktan sonra hastaneye gitmiş ve babamdan borç listesini almış. Tüm borçlarımızı ödemiş. Zekatından vermiş.
Aslında babama gerçek ikramiye yıllar önce çıkmış ve şimdi bunu tahsil ediyordu. İyi komşu ve arkadaştan daha büyük ikramiye nedir?
Alıntı
Benzer İçerikler
Vasi: Koruma ve Rehberliğin Anlamı
Devamını Oku...
Pelet Nedir? Enerjinin Yeni Yüzü
Devamını Oku...
En Güzel Cuma Mesajları, Resimli, Kısa ve Uzun Anlamlı Cuma Sözleri ve Duaları
Devamını Oku...
Maliyeci Fıkrası
Devamını Oku...