Onun adı Pomatomus Saltatrix. Karadeniz’de çıkar, yumurtadan. Ağaç yaşken eğilir misali daha 3 cm. boyundayken bile ilaryaları kovalayacak cesarettedir.
Büyür, o yağlı güzel Karadeniz hamsisini yemeye başlar, hem de daha Defne Yaprağı iken.Samsun, Sinop, Kastamonu derken Zonguldak, Düzce geçilir birde bakmışsın ki bizim ufaklık delikanlı bir çinekop olmuş. Heyecanla beklediği memleketine, İstanbul Boğazı’na girer çinekoplar. Bu sefer boğazın en lezzetlisi istavritlerine göz koyar, doyurur kendini iyice boy atar, olur yağlı bir Sarıkanat.
Artık tam bir predatördür kendi cinsi dahil uçan, kaçan her balığı jiletten keskin dişleri, çeliği kesen güçlü çenesiyle tek darbede parçalar. Bu hırçınlık ve beslenme alışkanlığı bizimkine yarar, boğazda akıntılarda yüze yüze iyice parlayan belirginleşen pullarıyla endamı güzel, kendisi güzel bir Lüfer olur. Artık babayiğittir, gören balıklar aman diler yüzüşünden, Gecelerin adamıdır gafil avlar koca koca kefalleri, zarganaları.
Boğaz dar gelir Marmara’da eser geçer Kofana olur. Çanakkale’yi geçer bir selam çakar Seddülbahir’e, çıkar Ege’ye… Balık çiftliklerinde bekçilik yapmaya başlar, kaçanı affetmez ispendekleri, lidakileri çekirdek gibi yer, öyle olunca ona Sırtıkara derler…
Öyle bir balıktır ki; Doğumundan, ölümüne neredeyse her santim büyümesinde ismi değişir.
- Defne yaprağı
- Çinekop palazı
- Çinekop
- Kaba çinekop
- Sarıkanat
- Lüfer
- Kaba Lüfer
- Kofana
- Sırtıkara
Her boyda ismi değişse de değişmeyen tek şey, kaderidir. Bu bizim balığımız, ve artık yok olmakla yüz yüze. Bugün Bu balığı yaşatmak, öldürmekten çok daha kıymetli… Av limitlerine riayet edin, balığı yaşatın, keyfini yaşayın. Balıklar bu kıyağı asla unutmaz…
“Heyecanla beklediği memleketine, İstanbul Boğazı’na girer çinekoplar. Bu sefer boğazın en lezzetlisi istavritlerine göz koyar,” yazının bu cümleden sonrasını ben yeniden kaleme aldım;
O da ne İstanbul boğazında onlarca gırgır teknesi onu beklemektedir. Kanunları hiçe sayan gırgır tekneleri ne 40 metre kuralına uyarlar ne de insaf ederler.
Sürdürülebilir balıkçılık deyimini hiç umursamazlar. Henüz yavru olan YAPRAK veya ÇOCUK olan çinekop veya ERGEN olan sarıkanat henüz yumurta bırakamadan avlanırlar hemde soyunu tüketircesine.
Gırgırlar gelişmiş sonarları ile en küçük yavru çinekopu hatta yeni doğmuş yaprağı bile tek tek görüp avlarlar. Eylül / Ekim aylarında, boğazdan Çanakkaleye oradan da ege ve akdenize göç eden Lüferler artık gidemiyor ve TAMAMI boğazdaki teknolojik ve insafsız gırgırlarca soykırıma uğruyor. 1 kez bile yumurta bırakabilse en azından nesilleri devam ederdi.
Yazıda Lüfere her santimetre büyüdüğünde farklı bir isim takıldığından söz edilmiş,
Evet doğru, İnsanlar kendi vicdanlarını rahatlatmak, insafsızlıklarını örtbas etmek için; Lüfere her santimetre büyüdüğünde farklı bir isim takar.
Siz yeni doğmuş Lüfere YAPRAK derseniz,
çocuk olanına ÇİNEKOP derseniz,
ergen olanına SARIKANAT derseniz,
balıkçılar da tezgahlarında “YAPRAK BALIĞI” diye satar siz onun lüfer yavrusu olduğunu bilemeden veya bilmemezlikten gelerek, sanki küçük bir balık türüymüş gibi kendinizi kandırarak satın alıp yersiniz !!!
Siz satın aldığınız için de gırgırlar daha acımasızca avlanırlar.
Yazın bakalım tezgahtaki etikete LÜFERİN YANİ DOĞMUŞ YAVRUSU diye bakalım hangi SÜBYANCI onu satın alıp yer !
AĞZINA KURBAN , SÖZÜNE HAYRAN OLDUM BE KARDEŞİM . Yaramızı ahımızı dile getirmişsin ….. Yokmudur kurtaracak bahtı – kara MADERİNİ….