akide şekeri

Sevgi Vazgeçmemektir

-“Benden sakladığın birşey varmı Cengiz? -“

-“O da nerden çıktı?-“

-“Ne bileyim? Bir hafta sonra evleniyoruz. Seninle ilgili herşeyi bilmek isterim-“

-“İnsanın içindeki herşeyi öğrenemezsin Fulya.İnsanın sadece kendinde sakladığı sırları bile olabilir-“

-“Ozaman şöyle yapalım. Herzaman buluştuğumuz bu dere kenarına sırlarımızı bir kağıda yazıp toprağa gömelim.-“

-“Nedenmiş o? -“

-“Bir kitapta okudum. Sırlar insanın içini kemirirmiş de ondan. İçini rahatlatmak için taşa toprağa haykırması bile rahatlatırmış insanı. Bizde içimizdeki yüklerden böyle kurtulalım ne dersin Cengiz? -“

-“Ama söz ver. Birimiz bu dünyadan göçüp gitmeden açmak yok sandığı-“

-“Söz veriyorum bitanem-“dedikten sonra Fulya hanım içinde kalmış ve Cengiz bey’e söyleyemediği ne sırrı varsa yazmıştı kağıda. Sonrada Cengiz bey yazdı.Ve sırlarını yazdıkları kağıtları eski bir sandığa koyup dere kenarındaki toprağa gömdüler… Ve unutup gittiler o sandığı sonra.Her ne olursa olsun birbirlerini seveceklerine dair söz verdiler o gün..

Bir hafta geçince ise tıpkı hayal ettikleri gibi çok güzel bir düğünle evlendiler… Herşey okadar güzeldiki…Tıpkı nişanlılık süreçlerindeki gibi bir bahçe yapmıştı Cengiz bey eşi Fulya hanım’a. Sonra ise renk renk çiçekler ektiler o bahçeye… Evliliklerinin yedinci ayında ise rahatsızlandı Fulya hanım.Önce ani baş dönmeleri. Sonra ise durduk yerde yere düşmeye başlamıştı. Doktora gittiler vakit kaybetmeden.

Daha öncede birçok defa bazı şikayetlerle eşi Cengiz le birlikte doktora gitmiş ama hiç bu kadar kötü hissetmemişti.Fakat yinede doktoru kötü birşey dememiş ara ara böyle durumların normal olabileceğini söylemişti konttollerinden sonra …

Birinci hafta iyice halsizleşmişti Fulya hanım.

-“Hadi Uludağ’a gidiyoruz. Kaymayı herşeyden çok seversin bilirim-” dediğinde havalara uçmuştu Fulya hanım. Halsizliğide önemsemedi. Bedenindeki acılarıda.

Sonraki hafta ani düşmeler başladı.Bir piyano getirmişti o hafta eve. Fulya hanım’ ın en büyük hayallerinden biriydi Piyano çalmak.Ve zaman zaman başına gelen düşmeleri önemsemedi bile piyanosunun mutluluğundan…

Sonraki hafta genç kadın güçsüzlükler hissetti vücudunda. Eşi Fulya hanım için cinsini çok sevdiği köpekten alıp getirdi eve.İçi içine sığmıyordu. Köpeğini öyle çok sevmişti ki… Eşi Cengiz bey’in isteği üzerine “Limon” koydular ismini… Ve Limon çok çok iyi hissettirmişti Fulya hanıma.

Bir sonraki hafta yataktan kalkmakta bile zorlandı Fulya hanım.Yürümekte zorlanıyordu sanki. Tamda o günlerde, deprem zamanı birbirlerinden koptukları ve anne babası ölünce çocuk esirgeme kurumuna verildiğini öğrendiği ve uzun yıllar boyunca hasretini çektiği arkadaş’ı Filiz’ i bulduğunu söyleyince eşi Cengiz bey ne yataktan kalkamamayı dert etti. Ne de ağrılarını… Can yoldaşı çocukluk arkadaşının bir iş bulmasını sağlayıp yakınkarda biryerde ev tuttular. Onunla her gün görüşebilecek olması öyle sevinç katmıştı ki hayatına… Filiz ile çay sohbetleri yapabilmek için ertesi günü iple çeker olmuştu. Ve birdaha hiç ayrılmadılar.

Bir ay sonra kemiklerinde sızılar hissetmeye başladı. O akşam hazırlandılar apar topar. Çocukken çok sevdiği ve birçok hatırasının geçtiği, fakat hayat telaşesinden uzun yıllardır gidemediği, ” Mercanlı” köyüne gittiler. Cengiz bey çok güzel bir köy evi ayarlamıştı kalmaları için.Ve Fulya hanım’ın çok sevdiği köy ekmeğini yapacakları fırından tutun gaz lambasına kadar herşey teknolojiden uzak ve okadar doğaldıki… Günlerce çocukluğunun geçtiği o köyde çocukluğunu tekrar yaşamıştı sanki…Ve yine çok iyi hissetmiş, eşinin ona ikram ettiği doğal olan yiyecekleri keyifle yemişti.

Dinç hissediyordu artık. Ne ağrıları, ne halsizliği, ne de baş dönmeleri kalmıştı.Ve bir yıl sonra tekrar doktora gittiklerinde, muayeneden sonra doktorla konuşan eşi Cengiz bey nemli gözlerle yanına gelip,

-“Hiçbirşeyin yokmuş yine hanım. Hadi evimize dönelim” – demişti…Ve mutlu huzurlu bir şekilde evlilikleri devam etti o günden sonra…

Evliliklerinde üç yılı devirdiklerinde ise bir akşam iş dönüşü yaya yolunda karşıdan karşıya geçerken Cengiz bey’e araba çarpmış ve o dehşetli kazada ölümden kılpayı kurtulmuştu… Kurtuşmasına kurtulmuştu ama yüzü gözü tanınmayacak halde yara izleriyle kaplanmış, ayaklarında büyük hasar oluştuğu için yürüyemez olmuştu… Birçok ameliyat geçirsede yinede yatalak kalmıştı Cengiz bey. Korku filmlerini andıran yüzündeki izlerle artık nasıl sevgiyle bakabilirdiki ona.Sevgiden daha çok korku duyuyordu eşine bakarken. Bir yıl zar zor ona baksada genç yaşında yatalak bir adama bakmak zor gelmişti Fulya hanıma… Ayrılmayı iyiden iyiye yüreğine koyduğu bir gün, eşiyle eskiden buluştuları dere kenrarına gitttiğinde gözyaşlarıyla düşüncelere daldığında, yıllar önce birlikte toprağa gömdükleri sırları gelmişti aklına… Sonra ise alel acele toprağı kazdı merakla. Cengiz beyden ayrılmayı öyle kafasına koymuştuki. Sadece merak ettiği için o sandığı açacaktı o anki düşüncesine göre. Zaten yüreğindeki sevgiyi öldürmüştü ona karşı. Bu yüzdende o sandığı açabilirdi artık… Sandığı merakla açtı. Okuduklarıyla ise hıçkırıklara boğuldu biranda Fulya hanım.

Sandığı açtıktan tam otuzbeş sene sonra yaşlı insanların hayat hikayelerini konu alan bir belgesel programı vefakar eş Fulya hanım’ın hayatını anlatmak istedi.Ve Mercanlı köyüne gelip çekimlere başladılar.

-“Tam otuz beş senedir eşine bakan bir kadın. Vefakar bir eş. Ve Cengiz bey’e adanmış bir hayat… -” diye sözlerini sürdüren spiker’in sözlerini böldü Fulya hanım gözyaşlarıyla…

Ve yılar önce gömdükleri sır sandığından bahseyitti spikere.

-“Bak kızım. Benim yazdığım kağıtta. Önemsiz birkaç sır yazılıydı… Eşim Cengiz bey’in yazdığı kağıdı ise otuz beş senedir saklarım yavrum. Dur getireyimde okuyayım-” deyip eski çekmecede örtülerin altından küçük ve sararmış bir kağıt çıkarıp okumaya başladı sonra da.

-“Eşim Fulya çok hasta. Gittiğimiz kontrollerde ona hissettirmedim ama yakında kemikleri güçsüzleşecek.Önce halsizlik, sonra baş dönmeleri ve şiddetli ağrıları olacak.Doktoru yatalak kalabileceğini bile söyledi.Ondan vazgeçmeyi aklımdan bile geçirmem. Onu hayata bağlamak için moral çok önemliymiş doktorun söylediğine göre.Neler yapacağıma dair planlarımı bike yaptım şimdiden. Önce Uludağ’a götüreceğim onu. Biliyorumki kaymayı çok ama çok sever.Sonra bir piyano alacağım biricik eşime. En büyük hayalini gerçekleştirince sık sık başına gelen düşmeleri önemsemeyecek o mutlulukla. Vücudu güçsüzleştiği anda çok sevdiği köpek cinsinden bir tane hediye edeceğim Fulya’ma. Adını bile şimdiden koydum. Adı Limon olacak o şirin köpeğin. Yataktan kalkmakta zorlandığı zama daha büyük bir moral kaynağına ihtiyacı olacak. Çocukluk arkadaşını arıyordum zateb uzun yıllardır Fulya’mı mutlu etmek için. Filiz’den bahsederken bana pek çok defa gözyaşı dökmüştü. Arkadaşını zorda olsa buldum. Ve en doğru zamanda karşısına çıkaracağım.Ve biraz daha mıral bulup mutlu olacak. Ve hayata daha da tututnacak hastalığını bilmeden. Vücudunda derin sızılar hissettiğinde ise çocukluğunun geçtiği ve bana çok defa anlattığı Mercanlı köyüne götüreceğim eşimi… Sevmek ne olursa olsun vazgeçmemektir.Bu sır sonsuza kadar toprağın altında kalacak benim için.Çünkü ben eşimi hiçbirzaman öldüremem içimde. Oda beni öldürmez biliyorum. Ve bir sır daha yazmak istiyorum bu kağıt parçasına. Ben öldükten sonra bile seveceğim Fulya’mı-“Sözleri bittiğinde spiker dahil odadaki herkes gözyaşlarına boğulmuştu. Fulya hanım otu beş yıldır baktığı ve sevmekten ne olursa olsun usanmadığı eşinin yanına gitti sonra. Ellerini tutup,

-” Sevmek ne olursa olsun vazgeçmemektir kızım-“dedi gözyaşlarıyla….

Belgeseli izleyen çok ünlü bir doktor bu çiftten çok etkilenmiş.Ve yatalak adamın yeniden yürüyebilmesi için ne gerekiyorsa gönüllü olarak yapmak istediğini söylemiş telefon açıp. Cengiz beye yoğun bir tedavi programı uygulanmıştı sonrasında da…İki yıl sonra ise ilk adımlarını attı Cengiz bey. Ve şimdi herzamanki gibi en büyük destekçisi Fulya hanım koluna girmiş yardım ediyor yürümesi için.Onlar sevginin ne demek olduğunu biliyorlar. Çok büyük sınavlarla öğrendiler. Darısı bilmeyenlerin başına.

Yazar: Suat Özge

Sosyal Medyada Yazarı Takip Edin : InstagramYoutubeFacebook

sevgi vazgecmemektir

Benzer İçerikler

vasi ne demek

Vasi: Koruma ve Rehberliğin Anlamı

Vasi Ne Demek? Vasi kelimesi, Türkçede oldukça önemli bir anlam taşır. Genellikle hukuki bir terim olarak karşımıza çıkan bu kelime, ...

Devamını Oku...

pelet nedir

Pelet Nedir? Enerjinin Yeni Yüzü

Pelet Nedir? Pelet, genellikle biyokütle kaynaklarından elde edilen, yuvarlak veya silindirik şekilli, küçük ve yoğun bir yakıt türüdür. Bu makalede, ...

Devamını Oku...

cuma mesajları

En Güzel Cuma Mesajları, Resimli, Kısa ve Uzun Anlamlı Cuma Sözleri ve Duaları

En Güzel Resimli Cuma Mesajları Cuma mesajları, İslam dünyasında ayrı bir öneme sahip olan ve ruhani derinliklerle dolu Cuma gününde ...

Devamını Oku...

Maliyeci

Maliyeci Fıkrası

Bir gün bir ormana maliyeciler gelir. Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçmaya başlar. Koşarken, yolda kaplumbağa ile karşılaşır. Kaplumbağa tilkinin ...

Devamını Oku...

Yorum yapın