Meşhur bir ressam, günün birinde dünyanin en guzel şeyinin resmini yapmaya karar verdi. Bunun için de uzun bir yolculuga cikti.
Ağaclık bir yolda giderken yaşlı bir adama rastladı ve ona dünyanin en güzel şeyini sordu.
İhtiyar:
imandir dedi. Biraz ilerleyince kasabada bir düğün gördü.
Kalabaligin arasindan geline dogru ilerleyerek ayni soruyu ona da sordu. Gelin gözlerinin ici gülerek:
“Dünyanın en güzel seyi aşktır” dedi.
Sonra cepheden dönen yorgun bir askerle karşılaştı. Aynı soruyu ona da sordu ve su cevabi aldi:
“Dünyanın en güzel şeyi barıştır.”
Ressam kendi kendine iman, aşk ve barışın resmini nasil yapabilirim ki diye düsünürken evin yolunu tutmustu.
Evin kapısından içeri girdiginde dünyanın en güzel manzarasinin karsisinda durdugunu düsündu.
Çocuklarinin masum bakışlarında iman, karısının gözlerinde aşk, evinde ise barış hali vardı.
Böylelikle dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya koyuldu. Resim bitince de adını şöyle koydu:
Evim.